13 Kasım 2007 Salı

MUSIC FOR HANG VE GRIPIN'İN YENİ KLIPI



Dün akşam Baykuş'ta kendime güzel bir yemek ısmarladım. Ispanak beğendili tavuk, yanında bol yeşillik ve bir kadeh kalecik karası. Misler gibi yedim. Barda oturuyorum bu arada. Eş dost geliyor ne haber ne yapıyorsunlar, masadan masaya sataşmalar, Engin'le didişmeler; bilindik Baykus aksamlarımdan birini geçiriyorum. Bu, diğerlerine benzeyeceğine emin olduğum yağmurlu pazartesi akşamından bir enteresanlık beklemiyorum. Kaderime razıyım. Yapılabilecek en enteresan şey 12'den sonra Mojo'ya gidip Üçnokta1 dinlemek. Ancak ne o saate kalacak mecalim ne de öyle bir havam var...

Tam ikinci kadeh şarabımı söylesem mi diye düşünürken Bade geldi yanıma; "gelsene" dedi, "biraz bizimle otur"... Bade öyle şeyler yapmaz. Yani "gelsene bizle otur" falan diyorsa altından mutlaka birşey çıkacak. Gittim oturdum. Masada Bade dışında 3 kişi daha var. Elemanlardan birini önceden görmüştüm Bade'nin yanında; ona daha sıcak bir selam veriyorum başımla; diğerlerine de kısmen sıcak, mesafeli jestlerle kendimi tanıtıyorum. Biri yabancı. Bozuk da bir ingilizcesi var. Adının Davide olduğunu öğrendiğim bu rastalı, beyaz tenli, zayıf adam, ilk bakışta bizim Köprüaltı tayfasından elemanları hatırlatıyor bana.

Davide Swarup bir müzisyen, bir sokak müzisyeni. Perküsyoncu aslında ama konuştukça anlıyorum ki kendi müziğini arayan bir adam. Ama bunu dünyanın çeşitli kentlerini dolaşıp başkalarının müziğinden birşeyler kapmak suretiyle yapmıyor. Yani bu yüzden Türkiye'de değil. Hollanda'da, İtalya'da ya da Amerika'da takılırken de böyle değil. Kendi içinde çalan ama henüz dinleyemediği müziği bulmak için enstrümanı ile düşmüş yola. Yolculuk içerde bir yerlere o kesin. Dünyanın sokaklarını dolaşıp tozlu caddelerde müzik yapmasının nedeni ise o yolculukta işini kolaylaştıracak yeni müzikleri anlamak.

Davide'i ilginç kılan bir diğer unsur da enstrümanı. Davide, Hang çalıyor. Hang'in ne olduğunu biliyorsanız gerçekten tebrik ederim. Ben bilmiyordum. Sordum; Okay Temiz, Kerem Görsev, Mercan Dede falan da bilmiyormuş. Hepsi Davide'ten öğrenmiş. Hikaye şu aslında; Davide, yine dünya sokaklarından birinde oturmuş Hang'ini çalarken, şu anda bizim masada oturan yönetmen arkadaşla tanışmış. Kısa sürede kaynaşmışlar. Yönetmen arkadaş Hang'in hikayesini duyunca kafasında Hang'in dünyayı dolaştığı ve başka enstrümanlarla tanıştığı bir yolculuk hikayesi oluşmuş. Şimdi Hang, bir sokak müzisyeninin elinde dünyanın kentlerini, sokaklarını gezerken; bir de kamera eşlik ediyor ona. Hep birlikte o en içerdeki şarkıyı arıyorlar.

Şu Hang'ten biraz daha söz etmek lazım. Çünkü çok acayip, çok etkileyici bir alet. Görüntü olarak iki saç birbiri üzerine kapatılmış gibi. Çok büyük değil, çok ağır da değil. Saçların dışbükey kısımlarında küçük çukurlar var. Saçların her iki tarafı da çalınabiliyor. Orta bölüme vurarak ritim üretirken, küçük çukurlardan çok farklı titreşimler alabiliyorsunuz. Bade demişti "polifonik bir alet" diye ama bu kadarını beklemiyordum. Davide, çıkardı Hang'ini çalmaya başladı. Büyülendim, hiç abartmıyorum. Davide dünyanını neresine gitse, hangi sokağında çalsa Hang'in tınısını duyarsanız durur dinlersiniz; kayıtsız kalmak imkansız.



Hang 2000 yılında (yanlış duymadınız 2000) iki İsviçreli tarafından üretilmiş çok genç bir perküsyon enstrümanı. Sabina Scharer ve Felix Rohner'in buluşu. Konuşmanın arasında Davide "bir kadınla bir erkeğin çocuk dışında birlikte yapabildikleri en iyi şey" dedi Hang için; birlikte güldük. Davide 2005 yılının nisan ayında tanışmış Hang'le. Ve o gün bugündür hayatı olmuş Hang. Enstrüman çok yeni olduğu için metodu, kuralı da yok. Daha doğrusu Hang çalan insanlar kendilerinden kattıklarıyla, kendi yollarıyla Hang'in hafızasını oluşturuyorlar. Davide dünya üzerinde bilinen en iyi Hang virtüozuymuş; ayaküstü canlı seyrettim; hakikaten içimde bir yerlere dokundu Hang.

Davide'in bir de albümü var. Samekh Records'tan Mart 2007'de çıkmış. "Music For Hang" adını taşıyor. Sizin şu anda albüme ulaşmanız zor biraz, isterseniz www.samekhrecords.com'dan ısmarlabilirsiniz ama uzun iş. Ancak öte yandan Davide'in myspace'inde (www. myspace.com/davideswarup) neredeyse albümün tüm şarkılarını dinleyebiliyorsunuz. Oradaki kayıt kalitesi düşük ama siz kulaklığı takıp sesi sona getirerek dinleyin derim ben.
Davide'in myspace'inde Hang ve Davide'le ilgili tonla bilgi var onlara da bakın girmişken. En önemlisi İstanbul'da iki sergide ve bir kere de Babylon'da çalacak; onların tarihlerini sitede bulabilirsiniz.

Davide'le vedalaşıp yeniden bara dönüyorum. Zaten Badeler ve Davide de bir süre sonra kalkıyorlar. Gece Mojo'ya bakacaklarmış. Dedim ya benim halim yok.
Onlar gittikten sonra Birol geliyor mekana. Hangi Birol diye soracak olanlara el cevap; Gripin Birol. Arkasından Murat. Toplantı yapacaklarmış. Meraklı gazeteci olarak "ne toplantısı" diye soruyorum. Klip toplantısıymış. Gripin alışılmadık birşey yapacak ve albümde olmayan bir şarkıya klip çekecekler. Yılbaşına yetiştireceklermiş. İlk başta ne alaka diyorsunuz, niye albümde olmayan bir şarkı ama aslında son derece iyi bir fikir. Bunca klip çekiliyor da ne faydası oluyor satışlara? Alan almış albümü,şarkıları avantadan indiren çoktan indirmiş. Farklı birşey yapacaksın ki dikkatler yeniden albüme çevrilsin; atıyorum daha çok konser teklifi gelsin. Devir öyle bir devir. Klipi Evren yönetecek; Gürcan Keltek de süpervizörlük yapacak. Hikayeyi Gripin yazmış; bir trende geçecek; kompartımanlar arasında bir kadın ve bir erkek :) o kadar söylüyorum gerisi sürpriz olsun.

Kim olacak o kompartımanlar arasında dolaşan kız dersiniz. Bizimkiler Tuba Ünsal istiyorlarmış. Kafalarındaki hikayeye uygun bir yüz sanıyorum. Az sonra Tuba da geliyor. Konuşmaya başlıyorlar. Ben toplantının selameti açısından yanlarında oturmuyorum. Bir yandan enfes Baykuş pizzalarını lüpletiyorlar, bir yandan da konuşuyorlar. Konuşurlarken Birol ve Murat habire ayağa kalkıyor, oturuyor; anlam veremiyorum, çok komikler. Ben toplantının selameti açısından uzak duruyorum ama bizim Engin hiç oralı değil. Masaya gidip oturuveriyor. Artık kıza ne dediyse az sonra gidiyor Tuba :) Engin durup durup "tek beğendiğim selebriti" diyor. Aferim sana diyorum. Bildiğim kadarıyla Tuba'nın bu tip işlerde kaşesi yüksek. Para odaklı olmaz da projede bulunmak heyecanlandırırsa onu, iş olur. Öbür türlü sanmıyorum.

Artık demir alma vakti geldi. Şakır da şakır yağan yağmurun sesine bakarak evin yolunu tutuyorum.