18 Kasım 2007 Pazar

magazin kıskacında bir adam


Hürriyet/ 17.11.2007

Hüsnü Şenlendirici çocuk denilecek yaştan beri müzik yapıyor, konserler veriyor. Türk pop müzik tarihinin birçok önemli albümüne klarnetiyle değer katmış bir adam. Bir Laço Tayfa fenomeni var sonra… Hüsnü Şenlendirici, dünya müzik çevrelerinde Türkiye’de olduğu gibi tanınmıyor. Onun müzisyenliği ile ilgileniyorlar orda. Dünya müziği kategorisinde yaptığı hayranlık uyandıran işlerle ilgileniyorlar. Türkiye çapında bir anket yapsanız ve Hüsnü Şenlendirici kimdir diye sorsanız herhalde “çalgıcıdır”, “Deniz Seki’nin sevgilisidir” gibi sonuçlar çıkar. Yanlış mıdır? Çalgıcıdır evet. Klarnetiyle arasındaki aşk ilişkisini anlamak için müzik otoritesi falan olmaya da gerek yok, apaçık… Deniz Seki’yle beraber midir, Eşi Nazire Hanım açıklama yaparak doğru mu yapmıştır; “Hüsnü’yü magazin dünyasına ben lanse ettim” diyen Ece Gürsel’in amacı nedir; bunlarla zerrece ilgilenmiyorum. Lakin Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi enstrümanistlerden biri olan, dünyada başka platformlarda çaldığında kitleleri büyüleyen bu adamın, Türk halkına bu şekilde sunuluyor olması içler acısı bir şey. Bir gerçek var ki magazin, özel hayat dünyanın her yerinde ilgi çeken mevzular. Ama bir ülkede her şey magazin olmuşsa, orda durup düşünmek lazım.

Geçtiğimiz haftalarda bağlama üstadı İsmail Tunçbilek ve kanun üstadı Aytaç Doğan’la birlikte kurdukları Taksim Trio albümünü yayınladı. Tunçbilek ve Doğan zaten yıllardır birlikte çalıyorlar Şenlendirici’yle. Aralarında seyrine doyum olmayan bir iletişim, psişik bir bağ var; canlı seyredenler daha iyi anlayacaktır ne demek istediğimi.

Örneğin geçtiğimiz günlerde İspanya’da gerçekleşen WOMEX (Dünya Müzik Fuarı)’e 600 proje arasından Taksim Trio seçildi ve orada muhteşem bir konser verdiler. Herkes dakikalarca ayakta alkışladı, bir sürü konser teklifi aldılar bir Türk grubu olarak. Kaç kişi biliyor? Ama Deniz Seki ne demiş, Nazire Hanım ne demiş soralım bülbül gibi şakır herkes. Açık söyleyeyim ben bu “halk bunu istiyor”, “ünlü insanların özel hayatı olmaz” gibi kokuşmuş söylemlerden de çok sıkıldım. Magazin de olsun evet, ben de isterim. Çok eğlenceli oluyor izlemesi. Öte yandan ünlü insanlar da özel hayatlarına dikkat etsinler; evet doğrudur herkes merak ediyor onların hayatını. Ama konumuz bu olduğu için söylüyorum insanları Taksim Trio’nun yurtdışında kazandığı bir başarıdan da mahrum bırakmayalım. Magazin yapacaksak da işin içine biraz zekâ, biraz insaf katalım. Bu ülke de artık magazin balonları ile uyutulmasın. Halkın ne istediğine işimize geldiği gibi karar vermeyelim.

Üç usta müzisyenin stüdyoda doğaçlama ağırlıklı çaldıkları, makamdan makama gezen, her türlü ezgiyi doğunun süzgecinden geçirip sunan bir albüm Taksim Trio. Kendi bestelerinin dışında Zülfü Livaneli’nin, Orhan Gencebay’ın, Şükrü Tunar’ın şarkılarını da yorumluyorlar albümde. İlk dinlediğiniz anda büyüsüne kapılıyorsunuz; sakın şüphe etmeyin. Albümün stüdyo safhalarını içeren DVD de albümle eş zamanlı olarak piyasaya çıktı. Başkaca bir altyapıya gerek duymadan doğaçlama esası üzerine kurgulanan bu albümü yaratan asıl gücün üç müzisyen arasındaki etkileşim olduğu düşünülürse, bu DVD’nin de küçük bir belgesel olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.