Bugun Haydarpasa Gari'ndan son banliyö seferi yapilacak...
Buyuk olasilikla orayi da bir is merkezi, ticaret merkezi, otel benzeri bir sey yapmayi planliyorlar. Sorunca soylemiyorlar, artik trenler
susar parayi veren dudugu calar.
Emek Sinemasi coktan alisveris merkezi'nin ust katina,
miniaturk sinemasina tasindi. Besiktas İskelesi otelin özel iskelesi oldu.
Kadikoy Meydani icin de tipki Taksim icin gecerli oldugu uzere bir "duzenleme"
var kafalarinda... Sirkeci Gari oyle sonra...
Baktiginizda konu Gezi Parki'ndaki cevreci, cici gencler
meselesine indirgenmeye calisilsa da ne parktakiler ne parkin disindan destek
veren yuz binler bunu yiyor artik...
Butun mesele; sehrin varoslarina hapsedildiklerini ve 10
yildir iktidarda istedikleri gibi at kosturduklari halde magdur olduklarini
iddia eden; hala kendilerine "zenci" diyerek, "anadolu
insani" diyerek ağlayan, bu edebiyattan beslenen bir zihniyetin ve o
zihniyetin "delikanliligiyla" kendini guclu hisseden blok oy sahiplerinin
İstanbul'u "yeniden" fethetmesiyse şayet; bugun son seferini yapip
yakinda bambaska birseye donusecek Haydarpasa Gari'ni kapatma karari almak bir
paradoks aslinda.
Çünkü Haydarpasa Gari; Anadolu'dan gelip "Seni
yenecegim İstanbul" diyen; elinde tahta bavuluyla garın merdivenlerinde
durup korku, saskinlik ve umutla sehr-i İstanbul'a bakan Anadolu insanidir aslinda...
Kurtalan Ekspres'tir, ekspreste kaybolan çocuğu anlatan Attila İlhan siiridir.
Ama bugun goruyoruz ki magduriyet sirasi coktan Haydarpaşa
Garı'na, Emek Sinemasi'na, Besiktas İskelesi'ne, Gezi Parki'na gelmis de
geciyor...
Hep bir agizdan bagiriyorlar; "Bizi yendin
İstanbul!"