10 Mart 2012 Cumartesi

Zaten, saçma bir şarkıydı...

 SABAH/İÇ
(Adam uyanır; yüzünü yıkamak üzere banyoya doğru yürürken masanın üzerine bırakılmış notu fark eder…)

“ Saat sabahın 9’u… Sen kavga ve sevişmenin rehavetiyle uykudasın. Seni öptüm, okşadım, kokladım. Birazdan çıkıp evime gideceğim. Belki bir daha gelmemek üzere…
Sana dün gece söylediklerimi unut. Nefretim de kırgınlığım da aşkımdan herhalde, öyle olmalı. Seni unutabildiğim gün onlar da bitecek. Belki arkadaş falan da oluruz. Belki de hiçbir şey olmaz. Öylece kalır her şey. Kalır belki… Hep belki…
Dağılmış halimi birkaç güne onarıp normale döndüğümde anlayacağım hasarı. Belki hasar da olmayacak. Belki, sen perişan olursun bensiz. Yani öyle istiyorum. Olursun değil mi? Bensiz perişan olmayı göze alır mıydın benim için?
Belki bensiz çok huzurlu olacaksın. Öyle olursa ne yaparım bilmiyorum. Senin için bile bu durumda huzurlu olmayı göze alamam. Seni o kadar sevmiyorum belki…
Belki… Belki.
Hayalim kırıldı; niye o hayali tek başıma kurdum ki…”

DIŞ SES (adamın aklından geçer…)
“Gitmiş. Beni uyandırmamış. Öpmüş koklamış; hiç inanmıyorum. Uyanırdım… Böyle gitmesine izin vermezdim belki.
Belki de uyur gibi yapardım o sahneyi yaşamamak için. Uyansaydım hem, o notu yazamazdı; içi rahat etmezdi öyle yarım yamalak gitse… Niye gitti şimdi?“

(Adam banyoya doğru yürür. Banyo aynasına bakarak konuşur...)
    Sevindin gittiğine, kendine itiraf edemiyorsun ama sevindin… Bak hiç üzgün değilsin.

ÖĞLEDEN SONRA/İÇ
(Adam bilgisayarının başına oturur. E mail’lerini kontrol eder ve Kadın’dan bir mail geldiğini görür.)

“Benim sevdiğim adam bir hayal değildi…
Çünkü ben; bana ilk buluşmamızda bebeklik fotoğrafını getiren adamı sevdim.
Bana iltifatlar etmekten çekinmeyen; hatta bundan keyif alan adamı sevdim,
Ve bunları kendi zamparalıklarına yer açmak için yapan bir adam değildin; o yüzden seni sevdim. İçi taşınca sel gibi dökülen, ne hissediyorsa söyleyen bir adamı…
Diğer ruh hastası heriflere bıyık altından gülen ama beni kıskanmayı da bilen adamı…
Ve seni sevdikçe; şeytanlarıma kıçımı döndüm. Bunu sana söyleyince; utanıp havalara bakmanı sevdim çünkü sen utanmazın birisin.
‘Senle herkesle seviştiğim gibi sevişemem’ dedin. Kendimi sıradan hissetmeyi sevdim. Ve ne kadar özel olduğumu ancak öyle öğrendim.
Bana hep bir şeyler anlatmanı, hiç tanımadığım yanlarını, arkadaşlarını sevdim.
Yanımda şımarmanı, bebek gibi uyumanı; uykunun arasında bile beni güldürdüğün anları…
Babanı anlatışını, aileni sevişini sevdim.
Evine ilk gelişimde “bazı eşyalarını getir istersen, burada dursun” demeni, diş fırçama bakıp beni düşünme ihtimalini, rakının yanına kavun keserken bile sinirlenişini, salak olduğun için bütün buluşmalara geç kalışını, heyecanını, bana yazdıklarını, yazdığın her şeyin içime dokunmasını sevdim.
Benim sevdiğim adam bir hayal değildi…”

(Adam internet üzerinden bir şarkı seçer… http://fizy.com/#s/1aibo7)

“Ömrümce hep… adım adım.
Her yerde seni aradım.
Ben, kalbimden başka yerde
inan seni bulamadım.
Kenarlarda, köşelerde…
Kadehlerde, şişelerde…
Ben, kalbimden başka yerde
inan seni bulamadım.”

(Kadın’a telefon eder…)

-          Ben… dün tavla oynuyorduk balkonda en son. Ayrılalım mı dedim? Yoksa sen ayrılalım diyesin diye mi uğraştım? Ne yaptım ben? Sen bir kalktın önce; “gidiyorum” dedin. Yapma böyle; lütfen yapma… Sana bin kere söyledim; her canın acıdığında bu kapıyı çarpıp çıkma. O sesler çınlıyor yalnızken…
-          Kaldım gitmedim, gidemedim. Hiç kapıyı çarpıp çıkmadım ki o evden…
-          Evet, kaldın… Seviştikten sonra bana haddimi bildirmek için, bir araba laf etmek için kaldın. Elbiselerini giydin. İnsanın giymeye bile üşeneceği o ayakkabıların bağlarını uzun uzun bağladın bacağına, çantanı koluna taktın ve sonra kaldın. Hep gidecekmiş gibi kaldın. Ve bir daha gitmeyecekmiş gibi bağlandın… Yaptığın buydu senin.
-          Ne demek istiyorsun?
-          Şeytanlarına kıçını dönmüşsün ya sen; ben dönemedim onu diyorum. Ben; canım acırken dönüp sana seni seviyorum diyemedim, seni her istediğinde pazar kahvaltılarına götüremedim çünkü kumandayı sana vermiş bir aşk makinesi değilim diyorum. Bir canım var diyorum, her gün yeni ve saçma bir kavga çıkartarak o canı acıtıyorsun diyorum. Durup dururken sevdiğin o şeyi, âşık olduğunu söylediğin o şeyi habire değiştirmeye çalışıyorsun diyorum. Evet, senin sevdiğin adam hayal değildi. Ama senin hayal ettiğin şey de değil o adam, bunu anlamıyorsun diyorum.
-          Her şey yalandı yani… Bana açıkça söyle!
-          Yalan olan şu; sen, seni çok güzel seven birine denk geldin. Yüzüne karşı sana olan aşkını da nefretini de haykırabilen salak bir herife… Hayalin bu değildi; kızgınlığının sebebi de bu.
-          Kalbimi kırıyorsun, istersen bunları konuşmayalım, seni böyle hatırlamak istemiyorum.
-          Çünkü kalbini kıracağımı da hayal etmemiştin. Nasıl hayal etmek isterdin beni, öyle bitireyim…
-          Saçmalıyorsun!
-          Demin sana cevap olarak bir şarkı yollayacaktım. Sonra vazgeçtim. İyi ki yollamamışım.
-          Sen hep böyleydin işte… Yollamayacaksan niye söylüyorsun…
-          Boş ver, zaten saçma bir şarkıydı.