4 Mayıs 2008 Pazar

Anadolu'nun Kayıp Şarkıları


Nezih Ünen’le dostluğumuz çok eski yıllara dayanıyor. Boğaz’daki şirin ev stüdyosunda müzik ekseninde başlayan uzun sohbetler, yerini zamanla kalıcı bir dostluğa bıraktı. Nezih; yirmili yaşlarını karşılarken İstanbul’a gelmiş, mühendislik okumuş lakin içindeki müzik aşkını hiçbir zaman yenememiş bir adam. Aslında kafası stüdyo adamı matematiğinde çalışır. Birçok önemli işin altına imza attı bugüne kadar. Yapımcıdır, bestecidir, aranjördür, yorumcudur, klip yönetmenidir. Belki siz bilmezsiniz ama Özcan Deniz’in, son dönemde kendi kategorisinde kazandığı başarıyı yaratan mimardır aynı zamanda. Profesyonel ve yaratıcı bir müzik adamıdır çünkü. İşine bakar.

Yıllar önce çok meşhur olan, sound olarak döneminin de çok ilerisinde bir parça vardı; “Haremde Dans”. Nezih Ünen’in henüz tanınmadığı dönemde yaptığı “Yasak Elma” adlı projenin alamet-i farikası. Nerden hatırlarsınız şarkının temasını, onu da söyleyeyim. Yıllarca Süper FM kullandı bu temayı jingle olarak. Sonra yine iyi tanınan “Çingene Yüreğim” adlı şarkısı var. Siz farkına varmadan birçok projeye bulaşmışlığı, değer katmışlığı var.

Ancak Nezih’in içinde bir heyecan vardı uzun süredir. Yaklaşık 5 yıldır, onun için de çok özel olan ama aslen bu memleketin kültür mirası açısından büyük önem taşıyan bir projeyi hayata geçirebilmek için uğraşıp duruyordu.

Projenin adı; “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları”. Nezih Ünen’in yönetmenliğinde hayata geçen uzun metraj bir belgesel/müzikal. Meselesi; 10 bin yıllık Anadolu kültürünün müzikal yolculuğu. “Bir senaryosu yok; Anadolu yapmış, biz çektik sadece” diyor Ünen. “Dünyanın son büyük uygarlığı Anadolu’nun; yıllar boyu bizi kendine hayran bırakan batı kültürüne söyleyecek bir sözü vardı; ben buna aracılık ettim” diye de ekliyor.

Çekim sırasında tüm Anadolu’yu gezip 40 bin kilometre kat etmiş Nezih. Tam 133 otantik performans çekmiş kamerasına. Bu performansların 43 tanesini seçip montajını yapmak için tam 4 yıl uğraşmış. Çektiği performansların bazılarını yeniden ve layıkıyla düzenleyebilmek içinse 3 yılını vermiş. Tam bir gönül işi; başka türlüsü çok zor.

Nezih Ünen’in bu önemli filmi, geçtiğimiz günlerde 27. Uluslararası Film Festivali kapsamında gösterildi. Akabinde ise aynı akşam Babylon İstanbul’da “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları” konsepti altında bir konser oldu. Nezih Ünen Band olarak; Alp Ersönmez, Sarp Maden, Mert Önal, Serhat Ersöz, Osman Aktaş, İzzet Kızıl gibi önemli müzisyenlerin yer aldığı konserin de; filmin ilk ve tek gösteriminin yapıldığı Beyoğlu Sineması’nın da; ayakta alkışlayan izleyicilerle dolup taştığını özellikle söylemek isterim. Herkes gurur duydu yapılan işle.

Mardin’den Süryani ilahileri, Düzce’den Çerkez oyunları, Tokat’tan semah ve türküler, Rize’den Hemşin ve atma türküleri, Bingöl’den Kartal Dansı, Bursa’dan Kılıç Kalkan, Denizli’den Zeybek, Kırıkkale’den Bozlak, Muğla’dan Roman davul zurnası, Kars’tan âşık atışması, İstanbul’dan sema dönen dervişler, Ermeni ve Rum şarkıları…

Burada saymaya kalksam, bitiremem. O 10 bin yıllık, hayranlık uyandıran kültürün, yani Anadolu’nun yok olmaya yüz tutmuş şarkıları, dansları…

Nezih Ünen’e ne kadar teşekkür etsek az. Gönülle başlamadan, fedakârlık yapmadan bu işlerin altından kalkmak mümkün değil çünkü.

Peki, siz bu filmi nasıl seyredeceksiniz? Maalesef biraz beklemeniz gerekiyor. Çünkü sonbaharda vizyona girecek. Yine de bir fikir edinmeniz için şimdiden fragmanı izlemenizi isterim.

http://www.youtube.com/watch?v=JCwabQkPbT0