11 Nisan 2008 Cuma

45'lik devir hayatlar


Eski kırkbeşlikler; tozlu raflardan, antika dolaplardan, büyük arşiv odalarından çıktı. 30 yıl sonra; hem de daha modern kayıt teknolojileri yardımıyla temizlenmiş, makyajlanmış halleriyle yeniden tüketiciyle buluşan bu özel şarkılara gösterilen ilgi de büyük oldu. Dönemin şarkılarını seven koleksiyonerlerin dışında; yetişkin kategori tabir ettiğimiz, dolayısıyla o eski şarkılara iliklenmiş anıları olan orta yaş ve üstü tüketici ve hatta gençler bile bu şarkılarla eğlendiler eğlence mekanlarında. O dönemlerin şarkılarını çalan partiler, geceler moda oldu. O eski kırkbeşliklerden oluşan derlemelerin bu kadar başarılı olması büyük sürpriz değildi aslında. Televizyonlarda defalarca izlediğimiz birçok Türk filmi, aslında o şarkıların uzun metraj klipleriydiler ve bu toplamaların potansiyel bir hedef kitlesi olduğunu defalarca yazma fırsatı buldum bu köşede.

Türk müzik sektörü eski kırkbeşliklere gösterilen ilgi vesilesiyle; dünyada “back catalogue” tabir edilen ve ciddi bir gelir kaynağı olabilecek malzemeyi sonunda keşfetti. İyi ki de keşfetti çünkü hiçbir şeyin satmadığı, albüm konseptinin yerini dijital müzik taşıyıcılara bıraktığı bu günlerde asıl meselenin yetişkin kategoriye iş yapmak olduğunu fark etmeseler durumları daha da vahim olabilirdi. Koleksiyonerlik duygusunu besleyen, özel paketler içinde sunulan bu ürünleri almak için can atan bir tüketici vardı. Pazar gezmesi sırasında kredi kartlarını kullanarak satın alıyorlardı CD’lerini. Ama ne yazık ki satın alacak bir şey bulamadılar uzunca bir süre.

Şimdi sektör hala bu eski şarkıların ekmeğini yiyor. Hukuki engeller, telif sorunları gibi nedenlerle uzun süre yeniden yayınlanamayan eski albümlerin yeni baskıları; birden fazla albümü tek bir kutu içinde pazarlayan koleksiyon albümler, eski kırkbeşlik derlemeleri, Yeşilçam şarkıları hala sektöre can vermeye devam ediyor.

Geçtiğimiz haftalarda “Bir Zamanlar Serisi”nin dördüncüsü piyasaya çıktı. Ajda Pekkan’dan “Ne Varsa Sende Var”, Seyyal Taner’den “Gülme Komşuna”, Sezen Aksu’dan “Kaybolan Yıllar”, Ayla Dikmen’den “Aşk Defteri”, Selçuk Ural’dan “Güle Güle Sana”, Rüçhan Çamay’dan “Ne Haber” ve diğerleri.

Sonra son dönemde çıkan Odeon Koleksiyon Serisi’nden “Sevdim Seni Bir Kere” adlı toplama var. Daha çok dönemin aşk şarkıları üzerine yoğunlaşmış bir albüm.

Şu anda bulunamayan albümlerin yeni basımları için yapılacak çok şey var daha sektör açısından. Ama şu nostaljik kırkbeşlik modası sanıyorum son demlerini yaşıyor. Hoş bu son iki toplamaya bakıyorum da ilk kez yayınlanan kırkbeşlikler var hala listelerinde. Öte yandan tabii, yetmişlerdeki malzeme de artık yavaştan tükenmeye başlıyor. Kısa bir süre sonra yapılan toplamalar birbirinin tekrarı olmaya mahkum olmakla birlikte yetişkin kategoriye dönük yapacak çok iş var daha bu memlekette.

LİVANELİ SESLERİ

Zülfü Livaneli denince aklıma barışçılığı, özgürlükçülüğü, demokratlığı, pozitifliği, dürüstlüğü, yazarlığı; bir dolu özelliği geliyor. Ama, müzik yazarı olduğum için söylemiyorum; çocuk yaştan beni dinlediğim Livaneli şarkılarının bendeki yeri ayrıdır. Diğer bir deyişle, Livaneli’nin şarkı yazarlığını diğer önemli özelliklerinden daha az önemli göremem. Bilakis, Livaneli dünya ile meselesini şarkılar yoluyla en etkin biçimde anlattığı için belki de en önemli özelliğidir şarkı yazarlığı. Bu vesileyle bu iddiayı doğrulayan; hem Livaneli hem de onu sevenleri gururlandıran iki CD’lik bir albümden söz etmek istiyorum. “Dünya Solistlerinden Livaneli Şarkıları”; birçok dünya dilinde önemli solistlerce seslendirilmiş Livaneli şarkılarının bir bölümünü içeriyor. Zubin Mehta gibi şefler tarafından yönetilen; Londra Senfoni, Moskova Senfoni gibi dev orkestralarca icra edilen Livaneli eserlerini bu özel albümde gururla dinlemeniz dileğiyle.