15 Temmuz 2011 Cuma

Seda Sayan 86

Daha önce bir yazımda uzun uzun anlatmıştım... Ben mesleğe küçük yaşta Hey Dergisi'nde başladım. Kanat (Atkaya), Afşin (Akın), İbrahim (Seten), Hulusi Tunca, Ramiz Dağlı, Erdal Gökkaya, Muzaffer Kantarcıoğlu... O yılların efsane bir ekibiydik. Yıllardan 1986, ben henüz on üç yaşındayım. Abilerden, ablalardan çok şey öğreniyorum. Azıcık ofisboy azıcık çevirmenim, azıcık gazeteci olma sevdalısıyım.
Günlerden bir gün, kardeş dergi Müzik Magazin'e röportaj için Seda Sayan geldi. Seda Sayan o yıllarda 20 li yaşlarında, tırmalıyor.
Milliyet Dergi Grubu'nun fotoğraf başkanı Muzaffer Abi dedi ki bugün asistanımsın, gel stüdyoya inelim. İndik. En alt kat. Seda Sayan çekimi... Bir kanka olduk ki Seda Ablam'la sormayın :) Beni çok sevdi, ben de onu sevdim. Ahan da bu da delili... Şimdi bir araya gelince öyle konuşamıyoruz şerefsizim :)))

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Kutlu konser haftası...

18’inci İstanbul Caz Festivali’nin en önemli konserlerinden biriydi ‘Tribute To Miles’. Şaka gibi; 20 yıl olmuş Miles Davis uçup gideli. Ben 1988’deki açıkhava konserini izlemiş şanslı bir adamım. Bu turnenin fikir babası Marcus Miller aynen şöyle dedi: “Bu Miles şarkılarına adanmış bir turne değildir. Ruhuna adanmıştır; Miles’ın hayatı film olsaydı soundtrack’i böyle olurdu...” Turnenin ilk konseriydi. Shorter, Miller ve Hancock için de büyülü anlardı. Bir ara öyle bir ruh haline girdik ki; Miles sahneye çıksa şaşırmayacaktık. Üstadın bildik şarkılarını bekleyenler hayal kırıklığına uğradı belki. ‘Tutu’yu, ‘So What’ı, ‘Time After Time’ı azar azar hissiyatımıza eklediler.

* Cuma günü TT Arena’daki Bon Jovi konseri Türkiye’deki en iyi stadyum konserlerindendi. 35 bini aşkın biletli izleyici hayatının en güzel deneyimlerinden birini yaşadı. Geçen ay turnenin Zagreb ayağını izlemiş, “Darısı İstanbul’un başına” demiştim. Zagreb solda sıfır kaldı. Bildiğim kadarıyla resmi bilet satışıyla da U2 ve Metallica’yı geride bıraktı.

* TT Arena’nın İstanbul’un en güzel stadyumu olduğuna karar verdim. Mimarisi itibariyla sesi sahada toplayan akustik; duygu seline ivme kattı. Bir grup Galatasaraylı yeni sezonda kombine almaya konserde karar verdi. Bon Jovi’ye hediye edilen Galatasaray atkısı yuhalandı. Ayıp oldu. Fenerbahçeli Bon Jovi severlerin mevcut koşullar nedeniyle oluşan hassasiyetine veriyorum.

* Bon Jovi’ye alanın önündeki ‘Diamond Ring’ bölümünden bir hayranın fırlattığı Türk Milli Takımı forması statta coşku yarattı. Jon birkaç şarkıyı formayla söyledi. Her konserde böyle bir şey yapıyor sanmayın. Tamamen spontane. Bon Jovi’nin İstanbul izleyicisinden etkilendiğine ve kısa zamanda yeniden geleceğine emin olun. (Tıpkı Metallica gibi.)

* Konser yaklaşırken bir bankanın müşterilerine uygulanan yüzde 30’luk indirim, akabinde internet indirim sitelerinde yapılan yüzde 50’lik indirim tepki gördü. Buradaki hassas nokta şu; bu olaylar Türkiye’de gelişmesini arzu ettiğimiz ‘ön satış’ın köküne turp suyu sıkıyor. Yoksa indirimde, kampanyada sorun yok. Yeter ki en baştan karar verilsin.

* Konserin ön gruplarından Şebnem Ferah annesini kaybetti ve performansını iptal etti. Bon Jovi, sahneden Şebo’ya destek oldu. Redd; gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener’in maketlerini sahneye taşıyarak sanatçı duruşunun altını çizdi.

Bon Jovi mutluydu. Organizasyonu da hiç üzmediler, zerre kapris yapmadılar. Buna rağmen 20 dakika kısa tuttular performansı. Sebep Jon’un geçirdiği diz ameliyatı sonrası ilk konser olması ve 50’lik delikanlının biraz yorulması.

* TT Arena’nın içki ruhsatı olmaması nedeniyle alkollü içki satışı yoktu. Geçici ruhsat alınabilirdi belki ama yetişmedi. Bunu fırsat bilen işportacılar 10 liradan bira sattı dışarıda. Dışarıda içenler içeri girip, kutusundan alkolsüz olduğu belli olmayan biraları hüpleterek sarhoş olduk sandılar. Ki keza o da 10 liraydı.

 * Konsere metroyla gitmek ayrıcalıkmış. Direkt stadyuma giriyor metro. Başka bir ülke, başka bir şehir gibi. Maçlarda da büyük konfor. Ancak dönüşte oluşan yığılma metro trafiğini etkiliyor.

* TT Arena’nın proje ortaklarından biri AEG Live. Uluslararası bir etkinlik organizasyon şirketi. TT Arena, diğer stadyumlarımızdan farklı olarak bir ‘konser alanı’ olarak da tasarlandı. Bu nedenle daha birçok güzel konser izleyeceğiz.

* Siz bu yazıyı okurken Küçükçiftlik Park’taki Judas Priest-Whitesnake konseri de bitmiş olacak. 7-8 bin kişilik bilet satışı oldu. Judas Priest’in veda konseri.

* Organizatör firma Purple Concerts’in yeni hedefi Coldplay, Red Hot Chili Peppers, Radiohead, Kiss ve  AC/DC’yi getirmek. AC/DC, 2013’te olacak gibi görünüyor.

* Önümüz Rock’n Coke. Motörhead dinlemek asıl hedefimiz. Bu arada Rock’n Coke’un bu yıl Sonisphere’e katılan Iron Maiden’a iki katı teklif verdiği, ancak ihalenin Purple Concerts’te kaldığı bilgisi de kulağımıza gelenler arasında. Bendeniz Rock’n Coke’un bir ‘heavy metal sahnesi’ne ihtiyacı olduğuna şiddetle inanıyorum.

BU YAZI 11.07.2011 TARİHİNDE MİLLİYET CADDE'DE YAYINLANMIŞTIR.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

You may kiss the bride...

Arkadaş nedir? Arkanı kollar arkadaş. Oradan gelir adı...
Zırvalarsın, saçmalarsın; kolundan tutar. Yüzüne vurmaz, senin için üzülür. Derdine derman olmak ister arkadaş.
Arkadaşa ne kadar verirsen o kadar alırsın, duygusal alışveriştir arkadaş...
Bizim memlekette kızla erkeğin arkadaşlığına pek inanmazlar. Aklı uçkurunda oldukları için herhalde... Uçkur meselesi mühim meseledir, kafalar karışabilir. Hem kız hem güzel eninde sonunda erkeksindir, kadınsındır; ateşle barut hesabı... Ama Allah baba akıl fikiri bunun için vermedi mi? Nasıl sevecegine karar ver, uçkurunun peşinden gitme diye beyin koymadı mı kafatasının içine...
Ben çok karıştırmışımdır iyi kız arkadaşlarıma duyduğum hisle aşkı birbirine... Çünkü aslen aşkta da arkadaşlık olsun isterim. Ama sonra hemen toparlamışımdır. Erkek adamın "kız" arkadaşları olmalıdır. O büyük erkek geyiklerinden kurtulmalıdır erkek soyu. Yoksa incelemez, adam olamaz.
Kadınlardan, hele hele arkadaşın olan kadınlardan öğrenecek çok şey vardır.
Şu hayatımdaki en yakın kız arkadaşlarımdan birini dün everdim.
Mutluydu, şaşkındı. Karakartal'dı soyadı, Güler oldu. Kendisine hep gülmesini diledim. Geniş zamanlarda...
İki küçük çocukken Heidi'yi seyredermişiz birbirimizden bağımsız. O Peter'ini ararmış, ben Heidi'mi... Bulduk birbirimizi. Buradan itiraf etmek isterim, tuvalete kaçtım ağladığımı göstermemek için. Ömür boyu mutlu olmasını dilerim Heidi'min.
Başa dönecek olursak... Her erkeğe bir Heidi kampanyası. Kendilerini böyle uzaylı gibi "erkek" olarak görmek yerine biraz incelsin erkek arkadaşlar. Kimse eşcinsel demez merak etmesinler, eşcinsel arkadaşları da olsun, onları da anlasınlar; "adam" olsunlar.
En iyi arkadaşım evlendi. Beni, ben uzun süre aramayınca gözleri dolarak özleyen; benle bütün sırlarını paylaşan "kız" arkadaşım evlendi. Biraz yalnızlık hissi var, evet. Ama o kadar mutluyum ki...

3 Temmuz 2011 Pazar

Güzel çocuk Şebo...

Volvox zamanından beri tanışırız Şebnem'le...
Volvox konserleri, Kemancı ve Sis'teki performanslar; hiçbirini kaçırmazdık Çağlan'la (Tekil) birlikte... Sonra Engin Yörükoğlu'nun Jazz Stop'una gidilir, sabaha kadar devam edilir; sonra bir çorba belki... (Engin Abi'nin de ruhu şad olsun!)
Doksanlar bizim için rakınrol yıllardı. Beyoğlu'nun en güzel zamanıydı 90'ların ilk yarısı. Cebimizde üç kuruş parayla sabaha kadar eğlenirdik. Paramız bitince Zeki Abi, Nikki ya da Güneş ısmarlardı nasıl olsa. Kemancı evimiz gibiydi zaten.
Önce Özlem'in albümü çıktı; arkasından da Şebo'nun... İlk albümü Sezen Aksu'nun şirketi çıkarmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Bir gün Şebnem ilk şarkısı "Vazgeçtim Dünyadan"ı getirdi Kemancı'ya. Kemancı çaldı ilk kez...
Biz de Şebnem'le birlikte dinledik. Kulaklarıma inanamamıştım. Demek böyle bir sound olabiliyormuş dedik Çağlan'la. Şebnem'in çok büyük işler yapacağını zaten biliyorduk ama o gün emin olduk.
Şebnem bu albümü yaparken; Teoman'la, Mavi Sakal'la birlikte Türkçe rock'ın önemli bir miladına öncülük ettiğini, birçok müzisyene yol açacağını biliyor muydu o zamanlar? Ben tahmin ediyordum. Öyle de oldu... İyi ki de oldu.
Şebnem, o gün bugün prensiplerinden ve tarzından hiç ödün vermeden inandığı müziği yapıyor. Çok seveni var. Onu örnek alan binlerce Şeboist var. Konserlerinde "Şebnem sen bir meleksin" yazılı pankartlar kaldırıyorlar.
Memleketin en özel seslerinden, en yetenekli bestecilerinden biri bugün Şebnem. Her zaman gülümser, her zaman sıcakkanlı ve mütevazıdır. Hepsinden önemlisi iyi dosttur.
Bir yandan müzik kariyeri en tepeye doğru tırmanırken kendi hayatında büyük acılar çekti Şebnem. Ailesine çok düşkündür. Büyük depremde babasını kaybetti. Kız kardeşi genç yaşta aramızdan ayrıldı. (Bugün adlı şarkısını kız kardeşine yazmıştır). En son, önceki gün biricik annesini de kalp krizi sonucu yitirdi Şebo. Şimdi ablasıyla birlikte sırt sırta verip bu acıya katlanacaklar. Gerçekten çok üzgünüm. Şebo'ya sabır ve güç diliyorum. Tüm sevdiklerimiz, yitirdiklerimiz o güzel şarkıların bir yerinde yaşıyorlar.
Yukarda sizinle bir gazete kupürü paylaştım. Özel arşivden...Yıllardan 1977. Hürriyet Kelebek "Türkiye'nin En Güzel Çocukları" Yarışması yapıyor ve finalistlerin resimlerini yayınlıyor. İkinci sıra üçüncü sütundaki güzele dikkat! Yalovalı Şebnem Ferah, henüz 5 yaşında. O güzellik hep baki kaldı galiba...
Seni seviyoruz Şebo... Annen, baban ve kardeşin de bizi izliyorlar.
Yazıyı ikinci kez okurken fonda bu şarkıyı çalmanız dileğiyle... Eski