11 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir ömürlük korku

46'nın son sayısında yayınlanan yazım....

Çok karanlık burası, ıssız ama huzurlu… Karnım tok. Ara sıra olduğum yerde dönüyorum. O zaman bazı sesler duyuyorum. Uzaklardan, belli belirsiz sesler. Sanki birileri benden söz ediyor gibi. Çok güzel bir şarkı gibi…
Bazen de içinde saklandığım bu evin duvarlarına birileri dokunuyor sanki. Birileri kulağını dayayıp evimin duvarlarına beni dinliyor gibi. Benden bir ses duymak istiyorlar gibi…
Bir gün… Sanıyorum o gün bu gün… Artık burada kalamayacağımı anlıyorum. Sanki gizli bir güç beni buradan çıkmaya zorluyor. İtiyorlar beni, tutunamıyorum. Dışarıdan gelen sesleri daha iyi duyuyorum artık… Bir kadın sesi, acı çekiyor gibi. Yok, acı çekmiyor, bana kavuşmak istiyor gibi.
Birden her taraftan sular akmaya başlıyor üzerime. Bir el uzanıyor bana doğru; kafamdan tutup çekiyor. Bırakın beni, geri dönmek istiyorum. Bacaklarımdan tutup baş aşağı sarkıtıyorlar. Vuruyorlar. Canım acıyor, ağlıyorum.
Korkuyorum, çok korkuyorum. Sonra çok güzel kokan bir kadının koynuna yatırıyorlar beni. Başımı boynuna dayayıp uykuya dalıyorum…
                                                          ******
Bugün beni evden gönderiyorlar. “Artık büyüdün” diyorlar. Hiçbir yere gitmek istemiyorum ben. Burada mutluyum. Bir sürü arkadaşım olacakmış gittiğim yerde. Yeni şeyler öğrenecekmişim.
Elimden tutup bir yere götürüyorlar. Çok kalabalık… Kim bilir neler gelecek başıma burada tek başıma…
Vedalaşıyorlar. Gitmeyin! El sallıyorlar. Onlar da üzgün sanki.
Bir odaya doluyoruz. Bir kadın geliyor. “Bu sınıf da bundan sonra sizin eviniz” diyor, “ben de ikinci annenizim…”
Korkuyorum, çok korkuyorum. Sonra mavi gözlü bir kızın yanına oturtuyorlar beni. Bana kalemini veriyor. Gözlerine bakarak hayaller kuruyorum…
                                                           *******
Bu yaz konuşacağım yazlıktaki o kızla. Hep onun yanında olmak istiyorum. Ya önümüzdeki yaz gelmezse? Ya buradaki evlerini satıp giderlerse? “Belki bu yaz konuşurum” diyorum içimden. “Ben seni çok seviyorum” derim. Ya benle alay ederse? “Sen kim beni sevmek kim” derse? Ya beni sevmezse…
Korkuyorum, çok korkuyorum. Yanına gidiyorum. Öylece duruyorum. Sonra bana bakıyor. Yanağımdan öpüyor ve koşarak kaçıyor yanımdan. Arkasından bakakalıyorum…
                                                        *********
Artık heyecanı bitmiş ilişkimizin. Neler saçmalıyorsun sen? Aynı eve taşınmamız hataymış zaten. Tüketmişiz birbirimizi… Ben tüketmedim bir şeyi. Kendi adına konuş. Birbirimizi daha çok yıpratmadan buna bir son vermeliymişiz. Yıpranmadım ben, sapasağlamım. Seni seviyorum. O da seviyormuş. Ama böylesi daha doğruymuş. Doğrusu bu olsa, içim bu kadar acır mıydı? Gitme…
Korkuyorum, çok korkuyorum. Dudaklarımdan öpüyor. Son öpücük. Çıkıp gidiyor. Seni seviyorum. Kimseyle sevişmeyeceğine söz ver.
                                                       *********
Son zamanlarda suratı hep asık. Kaç yıldır birlikteyiz. Ailesini de seviyorum “Zamanı gelmedi mi sence” diyor. Neyin zamanı gelmedi mi?
Evlenmek? Ben? Yok, daha genç değil miyiz; acelemiz ne? Bak keyfimiz yerinde. Şimdi, bir sürü gereksiz prosedür, ne gerek var? Susuyor. Gözleri dolar gibi oldu. Nasıl olacak şimdi bu? Bundan sonra hep ikimiz olacağız; belki çocuklarımız olacak. Ev almak için taksite gireceğiz; öyle bir şey mi? Ben bir daha başka kimseyle sevişmeyeceğim değil mi…
Korkuyorum, çok korkuyorum. Benimle evlenir misin? Evet.
                                                     **********
Her şey arkamda kalmış gibi… Binlerce an kendiliğinden yok oluyor sanki. Her şeyi unutuyorum. Bir tek onun yüzü çıkmıyor aklımdan. Bir ihtiyacım var mı diye soruyor çocuklar; üzülüyor halime… Size nasıl anlatabilirim bunu? Eksik kaldım ben. Yapayalnız kaldım. O’nu özlüyorum. Siz bakmayın bana…
Korkuyorum, çok korkuyorum. Ölüyorum yavaş yavaş. Onsuz geçirdiğim her gün ölüyorum.
Bir gün… Sanıyorum o gün bu gün. Yıldızlar gökkuşağı giyiniyor. Ben de o yaşlı, bumburuşuk elbiseyi çıkartıp üzerimden yine o karanlık, ıssız ama huzurlu yere dönmek için yola çıkıyorum.
Sonra, çok güzel kokan bir kadının koynuna yatırıyorlar beni. Başımı boynuna yaslayıp upuzun bir uykuya dalıyorum.
Artık hiç korkmuyorum…