9 Kasım 2007 Cuma

MÜZİĞİ ELEŞTİRMEK

HÜRRİYET/2005

Bakın İlhan Mimaroğlu “Müzik Tarihi” adlı kitabının Müzik Eleştirmenliği başlıklı bölümünde ne diyor:

“Müzik eleştirmeni denen kişiyi, müzik yapıtları ve seslendirmeleri karşısında öznel tepkisini belirten kişi olarak tanımlayabiliriz…”

Beğeni öznel olduğundan müzik eleştirmeninin hiç kimseye hesap verme zorunluluğu yoktur. “Beğendim” ya da “Beğenmedim” der ve kimse de neden diye soramaz.

Mimaroğlu şöyle devam ediyor:

“Müzik eleştirmeni çoğunlukla basında çalıştığına göre önce bir gazetecidir. Ödevi, beğeni açıklamak yanında, hem de haber vermek, olay bildirmektir… Sözünü ettiğimiz olay bir müzik olayı olduğuna göre müzik eleştirmeninin en geniş anlamında müzik bilmesi gerekir.

Bu bakımdan müzik eleştirmenliği hem müzik biliminin hem de gazeteciliğin bir kolu olur.”

Buraya kadar öğrendiklerimizi gözden geçirelim:

Müzik eleştirmeni, müzik yapıtlarını eleştirirken tamamen kişisel beğenisinden yola çıkar. Görüş beyan ederken doğal olarak sübjektiftir. Kimse müzik yazarını beğenisi nedeniyle suçlayamaz.

Müzik yazarı her şeyden önce gazetecidir ve asli görevi müzik olaylarından haber vermektir.

Ancak bu durum olayı “beğendim, beğenmedim” şeklinde açıklayabilme lüksünü sağlamaz.

Müzik eleştirmeni görüş beyan ederken, diğer bir deyişle bir şeyi beğenirken ya da beğenmezken hangi kriterleri referans aldığını açıklamak durumundadır.

Bu durum eserlerini eleştirdiği müzisyenler kadar olmasa da müzik eleştirmeninin de müzik bilmesini zorunlu kılar.

“…Eleştirmen ancak, müzik sanatının türlü dallarında çalışan kişilere ancak gazete ya da dergi ya da radyo, televizyon gibi yayın ortamlarından yararlanarak, bu kişilerin adlarını ve çalışmalarını çevreye yaymakla, onları daha çok sayıda insana tanıtmakla yararlı olabilir.”

Özetleyecek olursak müzik eleştirmeninin işi; yeterli müzik ve gazetecilik bilgisi ve kriterleriyle müzik yapıtlarını öznel olarak değerlendirmek, bu değerlendirmeyi kitle iletişim araçları yoluyla çevreye yaymak, tanıtmaktan öte bir şey değildir.

İlhan Mimaroğlu’nun dediği gibi müzik eleştirmeninin müzisyene bir şey öğretmek gibi bir misyonu yoktur. Zaten haddine de düşmez.

Gazetelerde, dergilerde, radyolarda, televizyonlarda bu işi yapan; ellerindeki güç nedeniyle hadlerini aşan, deyim yerindeyse boş atıp dolu tutmaya çalışan, hiçbir kriter sahibi olmaksızın bir albümü yerin dibine batırıp, bir diğerini göklere çıkaran, yorumcunun tipine, kıyafetine, lafına gıcık olma hakkını kendilerinde gören kimilerinin İlhan Mimaroğlu’nun kitabını başuçlarında tutmalarında fayda olduğunu düşünüyorum. (İlhan Mimaroğlu, Müzik Tarihi, Varlık Yayınları Bilgi Dizisi, 1999, Altıncı Baskı)