Sözün kısası, Tarkan bildiğiniz ligde değil aslında. Ama zaman zaman, tüm soğukkanlılığına ve sahip olduğuna inandığım sağduyusuna rağmen dolduruşa gelip bu ligde oynamaya çalıştığı oldu. Sen artık kulvar belirlemişsin, popüler müziğin başyapıtı olacak albümler yapmışsın öyle değil mi; bundan sonra her albümde bir “Şımarık”, bir “Hüp”, bir “Aacayipsin” yakalama kaygısı gütmek artık beyhude bir çaba değil mi?
Peki, ne yapsın bu adam? Ben yapacağımı yaptım deyip köşesine mi çekilsin… İki yol vardı bana göre, birini kısmen denedi. Sizin de tahmin edeceğiniz üzere yurtdışı macerasından söz ediyorum. O İngilizce albüm uzadı da uzadı, yılan hikâyesine döndü. Sonuç kötü mü oldu? Ortaya çıkan işi beğenmedim desem yalan olur. Ama Avrupa’da (Amerika ve İngiltere’de bu sound’la mümkün değil) tutunmak çok meşakkatli bir süreç. Japonya kapsama alanında ama oraya da özel ihtimam göstermek gerekiyor. Netice itibariyle şimdilik olmadı o iş. Tarkan küsmüş müdür bilmiyorum ama şarkılarının, hem de Türkçe sözlerle birçok Avrupa ülkesinde nasıl ezberlendiğini hatırlasın her morali bozulduğunda. Ben ondan daha güçlü bir aday göremiyorum bu memlekette bu işi kotarmak için. Misyon olarak görmesi lazım her şeyden önce…
Gelelim ikinci yola… Onun konumunda bir müzisyen, bir şarkı yazarı, bir pop star nasıl konumlamalı kendini bundan sonra? Sezen’den mi şarkı alalım, Nazan’dan mı alalım, kendimiz mi yapalım; biriyle küselim, berikiyle barışalım meselesi değil artık mesele. Mesele sound meselesi, kendini aşma meselesi. Sound dediğiniz şey de popüler alan söz konusu olduğunda bir trend’tir ve bu trend belirleme cesaretini gösterebilecek kişilerin başında geliyor Tarkan.
Tarkan, yeni bir albüm yaptığında herkes üşüşüyor başına. Ben o, Tarkan’a sövelimcilerle, Tarkan ne yapsa güzeldirciler köşelerine çekilene dek beklemeyi tercih ettim “Metamorfoz”u yazmak için. Nihat Doğan’
“Metamorfoz”, ilkin Tarkan’ın aslında ne kadar iyi bir şarkı yazarı olduğunu hatırlattı bana. Albümü oluşturan şarkıların büyük bölümü son derece iyi şarkılar. Albümün müzik prodüktörü Ozan Çolakoğlu deseniz dünya çapında bir adam bana göre. Gitarları Can Şengün çalmış, üstattır. Peki sorun nerde? Sorun sound’da. Belki de o sound’un güzergahını tamamen Çolakoğlu’na teslim etmemesinde, cesur olamamasında Tarkan’ın. Elektronik, dans altyapılı bir sound, esaslı bir adım diye düşünmüştüm “Vay Anam Vay”ı dinlediğimde. Ancak albümün tamamını dinlediğimde gördüm ki Tarkan bir türlü kendinden kopmaya cesaret edemiyor. Şarkıları konuşmaya gerek görmüyorum. Neticede bir Tarkan albümüdür, iyi şarkılar içermektedir; tutar, satar, ayrı meseledir. Dediğim gibi asıl mesele Tarkan’ın artık kendini aşması gerektiği. Kendi kendinin en iyi taklidi olmasına gerek yok artık, o taklitlerden çok var. Şimdi zaman, yeni bir kulvar açma, iktidarın sallanmasını göze alarak cesur bir adım atma zamanı. “Metamorfoz”da bu hissiyatın filizlerini görüyoruz ama Tarkan’ın daha kararlı olması lazım. En azından albümün adının hakkını vermek için…