8 Ağustos 2009 Cumartesi

Bahadır Ağabey'in vedası...


On yıldır bir kediyle yaşıyorum; adı Peluş... 4 gün önce hiç beklenmedik bir anda balkondan kaçtı gitti. Hayatında sokağa çıkmamış, zil çalsa ödü kopan bir tip. Bildiğiniz köşe yastığı, sesi de çıkmaz. Yani dışarda yapması, hem de Şerafettinleri ile meşhur bizim semtte, ayakta kalması zor iş. Su yok, kuru mama yok. İyice umudu kestim. Öleceğini, gideceğini falan düşünürdüm de bu kadar acı çekeceğimi ummazdım. Resmen 4 gün ruh gibi dolaştım. Evinde bir dostu olmayan; kedi, köpek, kuş, maymun hiç farketmez, anlayamaz. Ben de eskiden kediden köpekten böyle insan gibi söz edenlere bıyık altından gülerdim. Bir köpek bir de kedi ile yaşayınca 20 yıl kadar anlıyor insan gerçeği. Onları sevemeyenlerin, gerçekten bir insanı da hak ettiği gibi sevmesi zor. İnsana göstermesi gereken ya da bulamadığı sevgiyi hayvanlarda arayan insanların ruhsal bozukluğundan söz etmiyorum. Gerçekten sevmekten söz ediyorum...
Peluş'un hüznü yakamı henüz bırakmamıştı ki Mavi Sakal ve Foma'dan bildiğiniz Murat Tümer'den bir sms aldım. Bahadır Ağabey'i kaybettiğimizi öğrendim...
Bahadır Akkuzu... Bırakın müzisyenliğini, deneyimini; bir insan olarak tanıdığım bildiğim kadarıyla adam gibi adam olan, iyi yürekli bir usta. Karıncayı incitmez, herkesi sever, insan ayırmaz, tüm hayatını müziğe vermiş bir adam.
Bu haber gecenin karanlığına öyle bir çöktü ki... O gece Karadeniz'de bir yerlerde bir fırtına vardı sanıyorum. Ben de Maslak'taydım. Yattığım yerden koskocaman gökyüzünde binlerce ışık, binlerce şimşek. Gürültü de yok, uzaklarda bir yerde büyük bir fırtına kopuyor. Ama gece aydınlanıyor... Dedim Bahadır Ağabey yaptın yapacağını...
Ben çok genç yaşta aileden, dost çevresinden çok yakınlarını kaybetmiş biriyim. O acıyı taşımayı da bilirim. Ama öyle bir hareket yapıyorlar ki zamansız, öyle kalakalıyorsun ışıklar, şimşekler içinde...
Az önce geldim cenazeden. Kalbime gömdüm geldim.
Ama Bahadır Ağabey oradan bir kıyak yaptı, Peluş kedim geri döndü...
Hep ışıklar içinde kal Bahadır Ağabey...