18 Mart 2012 Pazar

İstanbul böyle fethedilirse ancak Recep İvedik seyreder

Fetih 1453 filmi üzerine, seyreder seyretmez bir şeyler yazmaktan kaçındım. İki sebeple… 
Birincisi filmin etkisini ve dolayısıyla insanların tepkisini; yani gişesini merak ediyordum. Yapılacak tüm yorumları merak ediyordum.
Tahmin edildiği üzere Fetih 1453, Recep İvedik’i geçerek; gelmiş geçmiş ve de en çok izlenmiş Türk filmi oldu.
Düşününce; çıtanın Recep İvedik olması ne tuhaf değil mi… Öyle Recep İvedik’e burun kıvıranlardan değilim. Hatta bir adım daha ileri gideyim. Recep İvedik serisi 15’er dakikalık bölümler halinde internetten yayınlanan bir dizi olsaydı mesela yine ilgi görecekti, yine çok konuşulacaktı ve emin olun bugün burun kıvıranlar da büyük saygı duyacaklardı. Bir yeraltı hareketi olarak görüp bu kadar çok tıklanmasına methiyeler düzeceklerdi.
Recep İvedik’in suçu bir lümpen olarak aradan sıyrılıp ipi göğüslemesidir. Birçok salonu kapatmasıdır. Üst üste gelen gişe başarısıdır. Oysa kitle sineması öyle entelektüel bir sinema değildir. Dünyanın hiçbir yerinde değildir. Recep İvedik’in zafiyeti teknik anlamdaki yetersizliği ve kurgusal anlamda temel sinema prensiplerinden uzak ve vurdumduymaz halidir.

DURUM KOMEDİSİ KOLAY MI?

Ben Recep İvedik ve Recep İvedik 2’de güldüm eğlendim. Devamı zorlamaydı. Moralim bozulursa yine koyar izlerim DVD’sini, gülmek için. Durum komedisi deyip azımsıyorlar ama durum komedisi yapmak kolay değildir. Herkes yapar fakat bu kadar insanı her durum komedisi toplayamaz sinema salonlarına. Bugüne kadar çok denenmiştir.
Recep İvedik, neresinden bakarsanız bakın komik bir tiplemedir. Krodur, vurdumduymazdır, patavatsızdır, kendi deyimiyle; sinirlidir, komplekslidir. Bir yandan da yardımseverdir, duygusaldır. İnsanların yüzüne karşı düşüncelerini direkt söyler. Sosyal zekası da gelişmemiştir.
Tıpkı hepimizin sevdiği Kemal Sunal filmlerindeki Şaban karakteri gibi hepimizden daha “aşağıda” gibi görünür. Oysa aslında bir kahramandır. İçinde bir kahraman vardır. Filmin sonunda bu özelliği tesadüfen ya da şartları oluşunca ortaya çıkar ve “kazanır”… Saygınlığı, iyi bir işi, çok güzel bir sevgiliyi… 
Ve toplumun en aşağı katmanında olup hatta dışlanan insanların kendini özdeşleştirdiği ya da kendinden daha aşağıda gördüğü birinin kazanması içten içe eşzamanlı bir zafer kazandırır o insanlara. Bir umut ışığı yakar…

FETİH 1453 RİSKE GİRMEDİ

Recep İvedik ‘in yapımcısının projesiydi Fetih 1453…
Teknik anlamda çok büyük bir yatırımdı. Recep İvedik gibi değildi.
Bu nedenle minimum risk almaktan başka bir çare yok diye düşündüler.
Fatih Sultan Mehmet’i; Recep İvediklerin anlayacağı düzeye indirgemek istediler. Bir süper kahraman olarak gösterdiler. İnsana dair az bulunur yetenek ve donanımlarını öne çıkartmak yerine onu Fetih için gönderilmiş insanüstü bir varlıkmışçasına kutsamayı tercih ettiler.
Bunun en kolay yolu da işin “cihad” ve “şoven” tarafını öne çıkartmaktan geçiyordu.
Tarihe biraz merakı olan herkes bilir ki Fatih Sultan Mehmet Han; genç yaşına rağmen üstün devlet adamı vasıflarına sahip bir komutan olmasından da öte bir hükümdardı; özel bir insandı. 
Ama insandı, zaafları da vardı.

FATİH’İN BÜYÜK AŞKI IRENA NERDE?

Aşk, bana göre zaaf değildir. Ancak Fatih'in İstanbul’u fethetme arzusunun önemli bir sebebinin de Bizans Prensesi Irena’ya olan büyük aşkı olduğunu biliyor muydunuz?
O tarihte Osmanlı’nın batıya doğru genişleme politikası İstanbul’u almayı bir zorunluluk haline getirmişti; o ayrı mesele… 
İstanbul’u alamasaydı Fatih; Osmanlı için tarihin seyri değişecekti; o işin başka bir boyutu… 
Ama Irena? Aşk olmasaydı bu kadar güçlü bir motivasyonla hareket edebilecek miydi? Bilebilir miyiz?
Fatih’in Roma hukuku konusunda derin bilgisi ve son derece gelişmiş bir adalet duygusu vardı. 
Bu nedenle İstanbul’u; fethettikten sonra büyük bir imparatorun yapması gerektiği gibi yönetti. Bizans’ın kültürel ve dini değerlerini; gayrımüslim halkı korudu; o değerlerin üzerine büyük eserler koydu.
Sanata çok düşkündü Fatih, felsefe okurdu. Çok duygusal bir adamdı. Eğitime çok önem verirdi.

ÇOK DİNLİ, ÇOK KÜLTÜRLÜ, ÇOK ULUSLU

Osmanlı padişahları arasında gerçek anlamda “imparator” özelliklerini en çok taşıyan yine Fatih’ti.
İstanbul’un da fethiyle birlikte gerçek anlamda çok dinli, çok kültürlü, çok uluslu bir imparatorluk olmuştur Osmanlı. Ve bu insanlar hep birlikte; kardeşlik ve huzur içinde yaşamışlardır uzun süre…
O dönemde gayrimüslim nüfusun oranı neredeyse Müslüman nüfusa eşittir.
Ama Recep İvedikleri tüm bu ayrıntılar arasında boğmaya ne gerek var değil mi?
Ver savaş sahnesini, besle cihad duygusunu, şoven hissi; hem Recep İvedikler gelsin izlemeye hem de daha fazlası…
Fatih Sultan Mehmet’in neden çağ açan padişah olduğundan, aynı zamanda “Roma İmparatoru” oluşundan, Prensen Irena’ya olan aşkından; insan taraflarından hiç bahsetme…

Evrensel anlamda bir sinema filmi çekiyorsanız şoven duyguları bir kenara bırakacaksın. Olayı bir taraftar penceresinden algılatmaya çalışmayacaksın.

HIRİSTİYAN MAHALLESİNDE HÜNKÂRBEĞENDİ

Bilakis sen, ben, bizim oğlanın gişe başarısıyla yetinmek yerine hedef büyüteceksin.
Hedef büyüttüğün zaman ne olacak? Hıristiyan mahallesinde hünkârbeğendi satabileceksin. Onu da ancak gerçeklerden yola çıkan ve evrensel değerler üzerine kurulu bir film yaparak gerçekleştirmek mümkün olabilir, unutmayacaksın.
Fetih 1453, teknik anlamda çıtayı yükseltmiş olabilir. Ama sinema dili olarak, yaklaşım olarak bir Battal Gazi’den bir Malkoçoğlu’dan farksızdır.
Recep İvediklerin filmidir…

Güncelleme (22.03): Bu filmde akan kanın (kıpkırmızı) litre cinsinden ifade edilmesi mümkün değil. Salçadır o deyip geçmeyin, fena sahneler var. Ayrıca gövdeden ayrılan kelleleri saymakta zorlandım. Neticede bir "savaş filmi" olarak düşünürsek bu durumu hoşgörebilir miyiz? Hoşgörürdüm; en azından "+13" uyarısı olsaydı. Ama maalesef bu bir "aile filmi". Filmin gişe başarısının arkasındaki en önemli etkenlerden biri de öğretmenlerinin gözetiminde sınıfça izlemeye gelen ilköğretim öğrencileri... Anne babalarıyla tarih bilgileri artsın diye haftasonu sineması niyetine gelen küçük cocuklar...
Bu ikiyüzlülüğü anlamak mümkün değil. Bazı filmlere +13 sınırını nasıl kolay yapıştırıyorlar. Ama; Fatih, Osmanlı, din, Türklük gibi kavramlar söz konusu olunca kimsenin aklına gelmiyor çocukların zihinsel ve ruhsal gelişimini korumak. Ver kılıcı, kopar kafayı, fışkırt kanı; çocuklar da izlesin... Böylece tarih bilinçleri artsın.
Paul Auster'ın çok güzel bir lafı aklıma geldi: "Ben insanların ikinci yüzünü görünce ilkini hatırlamam..."